16 Kasım 2015, Antalya
Değerli basın mensupları,
Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
G-20 Antalya Liderler Zirvesi’nin sonuçlarını sizlerle paylaşmak için düzenlediğimiz bu basın toplantısına hoş geldiniz.
1 Aralık 2014 tarihinde Avustralya’dan devraldığımız G-20 Dönem Başkanlığımızı, dün ve bugün gerçekleştirdiğimiz Liderler Zirvesiyle birlikte, başarıyla tamamlamış oluyoruz.
Antalya Zirvesi Sonuç Bildirgesi’nin, G-20’nin önümüzdeki dönem çalışmalarını şekillendirecek önemli bir belge olduğuna inanıyorum.
2016 yılı için G-20 Dönem Başkanlığını, Çin Halk Cumhuriyeti’ne devrediyoruz.
Tabii, zirve toplantımızın öncesinde, Cuma gecesi Paris’te yaşanan terör saldırıları, liderler olarak hepimizi derinden üzdü.
Bu vesileyle bir kez daha Paris’teki terör saldırılarını şiddetle kınadığımı ifade ediyor, Fransız dostlarımızın acılarını paylaşıyoruz.
Dünkü ilk oturumumuzda da, Beyrut’tan Bağdat’a, Ankara’dan Paris’e kadar, terör saldırılarında hayatlarını kaybeden herkes için, G-20 liderleri olarak 1 dakikalık saygı duruşunda bulunduk.
2015 Antalya Zirvesi’nin belki de en önemli sonuçlarından biri, dünya ekonomisinin ve nüfusunun çok büyük bir bölümünü temsil eden G-20 ülkelerinin terörizmle mücadele konusunda güçlü bir duruş ortaya koymuş olmalarıdır.
Değerli basın mensupları,
2008 yılından beri G-20 Zirvelerine katılan bir liderim.
Başından beri söylediğim bir şey var.
Küresel barış ve istikrar sağlanmadan, güçlü bir küresel ekonomiden bahsetmemiz mümkün değildir.
Dolayısıyla G-20’nin küresel istikrarı doğrudan etkileyen meseleleri görmezlikten gelmek gibi bir lüksü olamaz.
Bu anlayışla, zirvede finansal konuların yanısıra, terörizm ve mülteci krizini de ele aldık.
Biz Türkiye olarak, terörizmin ne olduğunu çok iyi bilen, bunun ağır sonuçlarıyla 1970’li yıllardan beri yüzleşen bir ülkeyiz.
Terörle mücadele konusunda uluslararası işbirliği noktasında üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız.
Bu mücadelede samimi bir uluslararası işbirliği ve dayanışma şarttır.
Terörizmle mücadele konusunda G-20 liderleri olarak kabul ettiğimiz bildiri, bu konudaki kararlı duruşumuzu ortaya koyması bakımından önemlidir.
Terörün inancı, kökeni, bölgesi yoktur.
Terörizmi herhangi bir dinle ilişkilendirmek son derece yanlış olduğu gibi, böyle bir tavır, o dinin mensuplarına yapılacak en büyük hakarettir.
Zira bütün dinler için hayat hakkı kutsaldır.
Biz bu anlayışı, tarihimizden ilham alarak, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” şeklinde ifade ediyoruz.
Terör örgütleri arasında ayrım yapılmaksızın bu tehditle kararlı şekilde mücadele edilmelidir.
Bu örgütler arasında ayrım yapan herkes, her ülke, bizim gözümüzde, terörizmle mücadele konusunda büyük bir hata içindedir.
Biz, DAİŞ terörüne karşı da, EL KAİDE, BOKO HARAM, PKK, PYD, YPG, DHKP-C gibi terör örgütlerine karşı da aynı kararlılıkla mücadeleye devam edeceğiz.
Uluslararası alanda da, terör örgütlerine karşı etkin bir işbirliği sağlamak için, kararlı ve somut adımlar atılması gerekiyor.
G-20 liderleri olarak terör örgütleriyle ayrım gözetmeksizin mücadele konusunda görüş birliği içinde olduğumuzu gördük.
Özellikle, G-20’de temsil edilen ve içinde bizim de bulunduğumuz Müslüman liderler olarak, İslam’la hiç bir ilgisi olmayan DAİŞ terörüne ve vahşetine karşı ortak sorumluluklarımız üzerinde durduk.
Değerli basın mensupları,
Bölgemizde ve dünyanın farklı köşelerinde meydana gelen çatışmalar ve istikrarsızlıklar hepimizi yakından etkiliyor.
Çevremizde, artık yönetilemez hale gelmiş ülkeler ortaya çıktı.
Suriye, bu konuda en fazla öne çıkan yerdir.
Sınır komşusu ve halkıyla yakın bağları olan bir ülke olarak, Suriye’de yaşanan dramın etkilerini ilk günden beri çok yakından hissediyoruz.
Türkiye bugün 2,2 milyonu Suriyeli ve 300 bini Iraklı olmak üzere, 2,5 milyon mülteciyi topraklarında barındırıyor.
Bu mağdur insanların tamamına, inanç ve köken farkı gözetmeksizin, kapılarımızı açtık.
Bu tavır, her şeyden önce, bizim için bir insanlık vazifesidir.
Ancak, karşı karşıya bulunduğumuz örneği görülmemiş sorun, bir ülkenin tek başına üstesinden gelebileceği boyutu çoktan aşmıştır.
Esasen, sorunun derinleşmesi, evlerinden, vatanlarından uzaklaşan bu insanların geriye dönüş ümitlerinin her geçen gün zayıflamasından kaynaklanıyor.
Suriye’de, ülkede yaşayan herkesin kabul edebileceği bir çözüm üzerinde uzlaşılmadan, göçmenler ve terörizm başta olmak üzere, bu bölge kaynaklı sorunların üstesinden gelinemez.
Uluslararası toplumun, bu konuda artık etkin bir işbirliği, külfet paylaşımı ve samimi bir dayanışma içerisinde hareket etmesi gerekiyor.
Cumartesi günü sona eren Viyana Görüşmeleri’nde gelinen aşamayı, sorunun çözümü yolunda atılmış ümitvar bir adım olarak görüyoruz.
Önümüzdeki günlerde Viyana’da görüşülen konular detaylandırılacak.
Suriye’nin, toprak bütünlüğünün korunması, terörden arındırılması ve çoğulcu, demokratik ve meşru bir siyasi yapıya kavuşması, bu sürecin ana hedefleridir.
Kendi halkını katleden Esed’in Suriye’nin geleceğinde yeri yoktur.
Esed bu şansını çoktan kaybetmiştir.
Unutulmamalıdır ki, Suriyeli mülteciler DAİŞ’ten ve Esed rejiminin devlet teröründen kaçıyor.
G-20 liderleri olarak, pek çok Avrupa ülkesinin toplam nüfusunu aşan sayıdaki bu mültecilere yardım için daha fazla gayret edeceğimizi açıkladık.
Terör olaylarıyla mülteciler arasında ilişki kurulmasını, insani sorumluluklardan kaçma gayreti olarak görüyoruz.
Hem terörizmle mücadeleyi, hem de mülteci krizine çözüm bulma çabalarını birlikte yürütmeliyiz.
Bu insani krizle mücadelede samimi bir dayanışma ortaya koymalıyız.
G-20 olarak bu konuda dünyaya örnek teşkil etmemiz gerektiğine inanıyorum.
Suriye’de insani güvenlik bağlamında atılması gereken adımlar daha fazla geciktirilmeden hayata geçirilmelidir.
Bunu başarabilirsek, daha iyi bir gelecek konusunda tüm insanlığın güçlü bir umut beslemesine katkı sağlamış oluruz.
Bu, bizim için en az, “güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme” kadar önemli bir hedeftir.
Bunu birlikte yapabiliriz.
Değerli basın mensupları,
2015 yılında, gerçekten de yoğun bir küresel gündemimiz vardı.
Karşı karşıya kaldığımız sorunların çoğu, küresel ölçekte işbirliği gerektiriyor.
Bu bakımdan G-20 platformu, sadece üye ülkeler değil, tüm dünya için önemli bir imkandır.
Biz, Dönem Başkanlığımızda, G-20’nin işte bu yönünü öne çıkarmanın, güçlendirmenin çabası içinde olduk.
Dönem Başkanı olarak önceliklerimizi üç temel kavram etrafında tanımladık.
Bunlar; “KAPSAYICILIK”, “UYGULAMA” ve “YATIRIMLAR”dır.
G-20 olarak ortak hedefimiz güçlü, sürdürülebilir ve dengeli, bu yılla birlikte aynı zamanda, kapsayıcı bir küresel büyümeyi temin etmektir.
Kapsayıcılık, daha fazla ve kaliteli istihdam oluşturulması, hayat standartlarının yükseltilmesi, eşitsizliklerin giderilmesi ve refahın yaygınlaştırılması bakımından önemlidir.
Bu ilkeyi öne çıkartırken, başta kadınlar ve gençler olmak üzere, ekonomik büyümeden bütün kesimlerin daha fazla pay alabilmesini sağlamayı amaçladık.
Gençler arasındaki yüksek işsizlik oranları, pek çok G-20 ülkesi için ciddi bir sorundur.
Uzun süreden beri gündemimizde yer alan bu konuda, ilk defa sayısal bir hedef üzerinde uzlaştık.
Buna göre, istihdam piyasasından dışlanma riski yüksek olan gençlerimizin oranını, 2025 yılına kadar, yüzde 15 düzeyinde azaltmayı kararlaştırdık.
Geçtiğimiz yıl da, 2025 yılına kadar kadınlarla erkeklerin işgücüne katılımı arasındaki farkı yüzde 25 oranında azaltma hedefinde mutabık kalmıştık.
Bu doğrultuda Dönem Başkanlığımız süresince çeşitli adımlar attık.
Bunların en başta geleni, G-20’nin 5 açılım grubuna, 6’ncı olarak KADIN-20’yi dahil etmiş olmamızdır.
G-20 liderleri olarak bu yıl ilk kez, pek çok ülkede artmakta olan eşitsizliklerin, sosyal istikrarla birlikte ekonomik büyümeyi de olumsuz etkilediğini kayda geçirdik.
Eşitsizliklerle mücadele edebilmek için takip edilebilecek politika öncelikleri konusunda da anlaşmaya vardık.
Bilindiği gibi bu yıl küresel büyüme, beklentilerin altında bir seyir izliyor.
Gelişmiş ülkelerde nispi bir toparlanma gözlenirken, bu defa gelişmekte olan ülkelerde yavaşlama emareleri görülmeye başlandı.
Liderler olarak küresel ekonominin bu görünümünü de değerlendirdik ve alınabilecek tedbirleri tartıştık.
Değerli basın mensupları,
Küresel ekonomiyi etkileyen temel zorluklar arasında, 5 husus üzerinde özellikle durduk.
Bunların birincisi emtia fiyatlarında, özellikle de petrol fiyatlarındaki düşüştür.
Genel olarak küresel ekonomi açısından olumlu sonuçlara yol açan bu durumun etkileri, ülkeler arasında farklılık gösteriyor.
İkincisi, gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye hareketlerindeki yavaşlamadır.
Üçüncüsü, küresel ticaretteki yavaşlama ve bunun büyümenin önünde ciddi bir engel olmasıdır.
Dördüncüsü, döviz kurlarında görülen sert hareketlerin finansal piyasalarda yol açtığı dalgalanmalardır.
Beşincisi de, devam eden jeopolitik risklerdir.
Bu 5 sorunu, ayrıntılı olarak değerlendirdik.
Ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri’nde faiz oranlarının artırılmasının küresel ekonomiye etkileri üzerinde durduk.
Bu durumun, özellikle gelişmekte olan ülkelere muhtemel yansımalarının ve finansal piyasalardaki sonuçlarının dikkatle izlenmesi gerektiğinin altını çizdik.
Liderler olarak, yapısal reformların makroekonomik politikalarla desteklenmesi gerekliliğini vurguladık.
Bu kapsamda, gelişmiş ülke merkez bankalarının ekonomiye olan desteklerinin devam etmesinin önemi üzerinde değerlendirme yaptık.
Aynı şekilde, kamu maliyesi politikalarının, uzun vadeli istikrarı zedelemeyecek şekilde, büyüme ve istihdamı destekleyici olmasına gayret edilmesi gerektiğini not ettik.
Değerli basın mensupları,
Zirvede büyüme stratejilerinin etkin bir şekilde uygulanması gerektiği konusunda mutabık kaldık.
Dönem Başkanlığı olarak, “artık konuşma değil uygulama zamanı gelmiştir” dedik.
Bu anlayışla, verilen taahhütlerin uygulanması için kapsamlı ve güçlü bir izleme mekanizması oluşturduk.
Böylece, 2018 yılına kadar yüzde 2,1’lik ilave büyüme hedefini yakalamak için büyüme stratejileri kapsamındaki taahhütlerimizin uygulanmasını etkin şekilde izleyebileceğiz.
Halihazırda, verilen taahhütlerin neredeyse yarısını tamamlamış durumdayız.
Kat edilen bu mesafenin, G-20’nin toplam hasılasına binde 8’lik bir katkı yapacağı hesap ediliyor.
Liderler olarak kabul ettiğimiz Antalya Eylem Planı’nda, güncellenmiş büyüme stratejilerini, uygulama takvimlerini ve bu yıl ilk kez hazırlanan hesap verilebilirlik raporunu bulabilirsiniz.
Değerli basın mensupları,
Son yıllarda yaşadığımız önemli sıkıntılardan biri de yatırımlardaki durgunluktur.
Zirve toplantısında, büyüme hedefimize ulaşabilmek için yatırımların canlandırılması gerektiği konusunda görüş birliği içinde olduğumuzu memnuniyetle gördüm.
Bu çerçevede G-20 ülkeleri, somut ve kapsamlı yatırım stratejileri hazırladılar.
Bu stratejiler;
– Yatırım ortamının iyileştirilmesi,
– Kaliteli altyapı yatırımlarının kolaylaştırılması ve KOBİ’ler,
– Altyapı yatırımları için uzun vadeli finansman imkanlarının desteklenmesi…
Hususları üzerinde odaklanıyor.
Bu yatırım stratejilerinin hayata geçirilmesinin, 2018 sonuna kadar, küresel düzeyde yatırım miktarını 4,4 trilyon dolar civarında artıracağı hesap ediliyor.
Altyapı yatırımları ihtiyacını, sadece kamu kaynaklarını kullanarak karşılamamızın mümkün olmadığını biliyoruz.
Bu bakımdan, kamu ile özel sektör arasında etkin bir işbirliğinin tesis edilmesi son derece önemlidir.
Özel sektörün dinamizmi ile kamunun sosyal ihtiyaçları göz önünde bulunduran yaklaşımını, etkin bir işbirliğine dönüştürmeliyiz.
Türkiye olarak bizim ve diğer bazı G-20 üyelerinin, Kamu-Özel İşbirliği modellerinin uygulanması konusunda önemli bir birikimi var.
Zirve toplantımızda, bu birikimden de yararlanmak suretiyle, Kamu-Özel İşbirliği modellerinin daha etkin kılınması için çalışmalarımızı sürdürmeyi kararlaştırdık.
Alternatif finansman araçları kapsamında, İslami Finansın da gündeme alınması gerektiğine inanıyoruz.
İslami Finansın küresel finansal sistemle bütünleştirilmesi konusunda, ulusal ve uluslararası aktörlere yönelik politika önerileri geliştirildi.
KOBİ’lerin desteklenmesi de, ekonomik büyüme, istihdam oluşturma ve yatırımların canlandırılması bakımından fevkalade önemlidir.
Mevcut durumda KOBİ’ler, büyük şirketlere kıyasla, finansmana erişim ve küresel ticaret sistemine entegresyon gibi hususlarda dezavantajlı durumdadır.
Bu nedenle KOBİ’lerin finansmana erişimini kolaylaştıracak adımların atılması gerektiğini düşünüyoruz.
Değerli basın mensupları,
G-20’nin 2008 küresel krizinin ardından üstlendiği en önemli rol, küresel finans piyasalarının dayanıklılığının artırılması olmuştur.
Bu alanda önemli bir mesafe kaydettik.
Finansal sistemlerimizin en önemli aktörleri olan bankacılık ve sigortacılık şirketlerinin krize sebebiyet vermemesi için, sağlam bir düzenleme çerçevesini tesis etmiş durumdayız.
Önümüzdeki dönemde bu alanda gerçekleştirdiğimiz reformların tam ve kararlı bir şekilde uygulanması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
2015 yılında önemli ilerleme kaydettiğimiz bir alan da uluslararası vergi konusu oldu.
Vergide uluslararası adaleti sağlamak ve çağı yakalayacak bir reform ortaya koymak için 2 yıldır yoğun şekilde çalışıyoruz.
Dönem Başkanlığımızda, G-20’nin OECD’yle birlikte yürüttüğü Matrah Aşındırma ve Kar Kaydırma Projesi olan BEPS’i tamamladık.
Bu, G-20 ve dünya ekonomileri için önemli bir başarıdır.
Dönem Başkanlığımızın kapsayıcılık vurgusuyla uyumlu şekilde, BEPS’e, oldukça geniş bir ülke grubunun katılmasının önemi üzerinde, liderler olarak, mutabık kaldık.
Ayrıca, vergide şeffaflığın artırılması alanında yapılan çalışmaları da gözden geçirdik.
Değerli basın mensupları,
2015, küresel kalkınma gündemi açısından son derece yoğun geçen, kritik bir yıl oldu.
Kalkınmanın finansmanı konusu, Etiyopya’da Temmuz ayında düzenlenen Üst Düzey Konferansta ele alındı.
Bu toplantıda, ADDİS ABABA EYLEM GÜNDEMİ belgesi üzerinde mutabık kalındı.
Eylül ayında New York’ta yapılan BM Zirvesi’nde de SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA İÇİN 2030 GÜNDEMİ kabul edildi ve bir dizi hedef üzerinde uzlaşıldı.
Bunların uygulamaya geçirilmesi için G-20 üyelerine önemli sorumluluklar düşüyor.
Dönem Başkanı olarak, kapsayıcılığı öne çıkardığımız zaman şu hususu ısrarla vurguladık:
Hedefimiz, G-20 ülkelerinde daha kapsayıcı bir büyüme tesis etmenin yanında, G-20 üyesi olmayan, özellikle düşük gelirli gelişmekte olan ülkelerle de diyalog ve işbirliğimizi artırmaktır.
G-20 bir zenginler kulübü değildir.
Bizler sadece belirli bir refah seviyesini yakalamış toplumları değil, aynı zamanda, kalkınma çabaları devam eden ülkeleri de temsil ediyoruz.
Dünyanın önde gelen gelişmiş ve yükselen ekonomilerinin temsilcileri olarak, düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkelerin halinden de anlıyoruz.
Dolayısıyla bu noktada söyleyecek sözümüzün olması gerekir.
Bu anlayışla, G-20 kalkınma gündeminin, SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA İÇİN 2030 GÜNDEMİ’ni destekleyecek şekilde, yeniden yapılandırılması için mutabık kaldık.
Kültür ve medeniyet değerlerini adalet üzerine bina eden bir ülke olarak, kapsayıcılık ilkesini, bu doğrultuda ısrarla savunmaya devam edeceğimizi özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli basın mensupları,
Bu sene gündemimizde,
– Gıda güvenliği,
– Özel sektörün kalkınmadaki rolü,
– Gelişmekte olan pek çok ülke için önemli bir gelir kaynağı durumundaki işçi dövizi transferleri…
Hususlarını öne çıkardık.
Küresel bir sorun olan gıda kayıpları ve israfın azaltılması konusunu, ilk kez G-20 gündemine taşıdık.
Tarım Bakanlarımız bu yıl, G-20 tarihindeki ikinci toplantılarını gerçekleştirdiler.
Bu toplantıda, küresel gıda güvenliğinin sağlanmasının sürdürülebilir kalkınma için taşıdığı önemin altı çizildi.
Liderler olarak, özel sektörün kalkınmadaki rolünü güçlendirme konusunda da bir çağrıda bulunduk.
İşçi dövizlerinin ortalama transfer maliyetlerinin yüzde 5 düzeyine indirilmesi için de, daha somut adımlar atmayı taahhüt ettik.
Dönem Başkanlığımızın katkıları olarak, sadece bunlarla yetinmedik.
Bu yıl ilk kez düzenlenen G-20 Enerji Bakanları toplantısının gündemine, özellikle Afrika’da enerjiye erişimin artırılması konusunu taşıdık.
G-20 Enerji Bakanlarını, Afrikalı Bakanlar ve ilgili uluslararası örgütlerle bir araya getirerek, bu konuda bir sinerji oluşturmayı hedefledik.
Liderler olarak kabul ettiğimiz “G-20 Enerjiye Erişim Eylem Planı”, sadece Afrika için değil, diğer bölgeler için de kapsamlı bir çerçeve sunuyor.
G-20 ülkeleri olarak, dünya genelindeki elektriğe erişimi bulunmayan 1,1 milyar insana destek sağlanması hususunu sahiplendik.
Bu tür açılımların, G-20’nin çok yönlü bir küresel platform olma özelliğini güçlendirdiğine inanıyoruz.
Değerli basın mensupları,
Sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir unsuru olan iklim değişikliği konusunu da, liderler olarak ayrıntılı bir şekilde ele aldık.
Biliyorsunuz bu ayın sonunda Paris Konferansı var.
Ben de, dostum Fransa Cumhurbaşkanı HOLAND’ın davetine icabetle, konferansa katılmak üzere Paris’e gideceğim.
Bu konu, karmaşık ve çok boyutlu, aynı zamanda da ivedilikle adım atmamız gereken bir meseledir.
İklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamaları için gelişmekte olan ülkelere destek sağlanmalıdır.
Bu noktada özellikle gelişmiş ülkelere önemli bir sorumluluk düşüyor.
Öngörülebilir ve güçlü bir finansman desteği olmadan, küresel ölçekte iklim değişikliğiyle mücadele edilebilmesi mümkün değildir.
Bu küresel meseleyle etkin bir mücadele için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyoruz.
G-20 liderleri olarak, bu konudaki kuvvetli mesajımızın, Paris Konferansına giden süreçte olumlu bir etkiye yol açacağına inanıyorum.
Değerli basın mensupları,
Küresel ticaret, liderler olarak ele aldığımız konular arasındaydı.
Antalya Zirvesi’nde, “Uluslararası ticarette küresel krizin ardından meydana gelen yavaşlamayı nasıl tersine çevirebiliriz” sorusuna da cevap aradık.
Merkezinde Dünya Ticaret Örgütü’nün yer aldığı güçlü bir, çok taraflı ticaret sisteminin önemine işaret ettik.
Aynı zamanda sayıları giderek artan Bölgesel Ticaret Anlaşmalarının, çok taraflı ticaret sistemiyle uyumlu olması ve kapsayıcı bir nitelik taşımasının önemini vurguladık.
Aralık ayında Nairobi’de düzenlenecek Dünya Ticaret Örgütü Bakanlar Konferansının olumlu sonuçlanması temennimizi dile getirdik.
Küresel ticaretteki sorunların çözümünün de, diğer meselelerde olduğu gibi, bu konuda adalet esasına dayanan bir yaklaşımın benimsenmesinden geçtiğine inanıyorum.
Değerli basın mensupları,
Zirve sonuçlarının, ülkelerimiz ve tüm dünya için hayırlı olmasını diliyorum.
Bu vesileyle, G-20 Antalya Zirvesi’ne katılan tüm Devlet ve Hükümet Başkanlarına teşekkür ediyorum.
Yine, zirvenin hazırlık çalışmalarında ve düzenlenmesinde emeği geçen herkese, bir kez de sizlerin huzurunda teşekkürlerimi ifade ediyorum.
Önümüzdeki yıl, Çin Halk Cumhuriyeti’nde yapılacak zirvenin şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
PDF versiyonu için lütfen tıklayınız