TÜRKÇE

Başbakan Yardımcısı Sn. Ali Babacan’ın B20 Türkiye Toplantısında Yaptığı Konuşma

Başbakan Yardımcısı Sn. Ali Babacan’ın B20 Türkiye Toplantısında Yaptığı Konuşma

İş Dünyasının Çok Değerli Temsilcileri, Otuz Yedi Ayrı Ülkeden Bugün Bizlerle Beraber Olan Çok Değerli Konuklarımız, Değerli Katılımcılar, Hanımefendiler, Beyefendiler, Değerli Basın Mensupları;
G-20 Dönem Başkanlığımızın bu ilk B-20 Toplantısı vesilesiyle sizlerle bir aradayız. Konuklarımıza Türkiye’ye, İstanbul’a hoş geldiniz diyorum. Ve iş dünyamız için de bu dönem Türkiye Dönem Başkanlığının küresel ekonomi için, küresel finans sistemi için başarılı bir dönem olmasını arzu ettiğimi belirterek sözlerime başlamak istiyorum.
1 Aralık 2014 tarihinde resmen G-20 Dönem Başkanlığını devraldık. Geçtiğimiz hafta ilk defa müsteşarlarımız, Merkez Bankası Başkan yardımcılarımız hazırlıklar için biraraya geldiler. Ve yine bugün ve yarın şerpalarımız İstanbul’da toplantı halinde olacaklar. Ve bugün de sizlerle bu sabah 500’ün üzerinde çok değerli iş adamının, iş kadınının katılımıyla ilk toplantıyı gerçekleştiriyoruz.
Siz gün boyunca burada bu salonda, bu mekanda küresel ekonomiyle ilgili, iş ortamıyla ilgili pek çok konuyu tartışacaksınız, değerlendireceksiniz. Ve bu toplantı sonucunda oluşturduğunuz görüşler, fikirler bizler için çok çok önemli olacak.
Biz özel sektör eliyle büyümeden yana olduk. Özel sektör eliyle istihdam oluşturmadan yana olduk. Şu anda küresel ekonomide eğer büyümeden bahsediyorsak, dengeli, güçlü ve sürdürülebilir bir büyümeyi arzu ediyorsak, bu büyüme ancak ve ancak özel sektörün daha çok yatırım yapması, özel sektörün daha çok ticaret yapması ve yine özel sektörün daha çok insanı işe almasıyla bu mümkün olacak, bunun gayet iyi farkındayız.
Biz kapalı odalarda maliye politikalarıyla ilgili, para politikalarıyla ilgili, yapısal reformlarla ilgili ne yaparsak yapalım, ne karar alırsak alalım, eğer bunun iş alemine bir yansıması yoksa, eğer iş alemi bu politikaları sahiplenmiyorsa, inanmıyorsa, hele hele belki de en önemlisi güvenmiyorsa büyüme de mümkün değil, istihdam da mümkün değil. İşte biz bu nedenle ki B-20 yapısını çok çok önemsiyoruz. Bunun hemen yanında bir de L-20 var biliyorsunuz, yani çalışanların görüşlerinin tespit edildiği ve çalışanlar açısından görüşlerin G-20’ye iletildiği bir yapı. Bunu da en az B-20 kadar önemsiyoruz.
Biz şöyle bir dünya ekonomisine bakacak olursak, gerçekten şu anda dünya ekonomisinin önündeki en önemli konunun güven olduğunu düşünüyoruz. Güven oluştuktan sonra bir ülkede yatırım oluyor. Güven oluştuktan sonra finans kuruluşları, bankalar daha rahat kredilendirme yapıyorlar. Güven olduktan sonra o ülkenin insanları, tüketiciler daha rahat alışveriş yapıyorlar. Eğer güven yoksa yatırımcı duruyor, güven yoksa bankalar duruyor, güven yoksa tüketici duruyor ve ekonomi duruyor. Maliye politikalarıyla ne kadar ekonomi canlandırmaya çalışırsanız çalışın, Merkez Bankaları para politikalarında ne kadar genişlemeci çizgi izlerse izlesin, eğer güven yoksa bir ülkede büyüme de mümkün değil, istihdam da mümkün değil.
İşte bunun biz gayet iyi bilincindeyiz. Onun içindir ki Türkiye olarak kendi dönem başkanlığımızda üç İ dediğimiz, İngilizce tabiriyle “inclusiveness, implementation, investment” bu üç kavrama önem verdik; yani kapsayıcılık, uygulama ve yatırım.
Burada özellikle uygulamanın altını çizmek istiyorum, neden uygulama? G-20 şu ana kadar pek çok konuda önemli kararlar verdi. G-20 dediğimiz yapı, dünya nüfusunun tam üçte ikisi. Dünya ticaretinin yüzde 75’i, dünya ekonomik büyüklüğünün de yüzde 85’i, yani temsil gücü çok yüksek. Bu nedenle de siyasi meşruiyeti çok güçlü. O masa etrafında bir mutabakat oluştuğu anda o bilin ki bu mutabakat arkasında güçlü bir siyasi meşruiyeti barındıran bir mutabakat, bu çok önemli. Ama o masa etrafında verilen kararlar uygulanmalı. Eğer ülkeler taahhütler veriyorsa, sözler veriyorsa bu uygulanmalı. Uygulama çok çok önemli. Planlar açıklıyorsunuz, programlar açıklıyorsunuz, reformlar açıklıyorsunuz, hedefler koyuyorsunuz, bankacılıkla ilgili düzenleme yapıyorsunuz, dünya ticaretiyle ilgili ortak görüş oluşturuyorsunuz, ama eğer bunlar uygulanmaz ise o zaman kredibilite açığı meydana geliyor.
Ve bugün itibariyle dünya ekonomisinin önündeki en büyük problem bana göre bütçe açıkları değil, kredibilite açığı. Bu kredibilite açığını biz ne kadar çabuk kapatır isek, o kadar hızlı güven oluşacaktır ve bu oluşan güven de zaten güçlü bir büyümeyi, sürdürebilir bir büyümeyi arkasından getirecektir. İşte bunun içindir ki biz hep uygulama diyoruz.
G-20 ülkeleri yapısal reformlarla alakalı geçtiğimiz dönemde yaklaşık bin kadar taahhütte bulundular, yani güçlü büyüme çerçevesini gerçekleştirebilmek için her ülke önümüzdeki yıllarda neler yapacağını ortaya koydu. OECD ve Uluslararası Para Fonu da yapmış olduğu analizlerde eğer dediler, bu ülkeler verdikleri bu sözleri tutarlar ise 2018 sonu geldiğinde dünya ekonomisi hiçbir şey yapmadığımız senaryoyla mukayese ettiğimizde yüzde 2 daha fazla büyüyecek. Bu yüzde 2 daha fazla büyüyecek dediğimiz rakam, 2 trilyon dolarlık bir ilave ekonomik büyüklük. Yani, pek çok ülkenin ekonomisinden büyük bir rakamı sağlamak mümkün olacak. Ve biz bununla alakalı bir izleme mekanizması oluşturuyoruz şu anda. Yine uluslararası kuruluşlarla da beraber çalışarak ülkenin reformlarını nasıl şeffaf bir şekilde izleyebiliriz ve ülkelere ya uygula, ya izah et yaklaşımıyla bu reformlarla ilgili ilave bir sorumluluk, bir hesap verebilirlik bakışını da getirmek istiyoruz.
Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar;
Bizim G-20 bakışımızda bir başka önemli konu kapsayıcılık. Peki bu kapsayıcılığı nasıl sağlayacağız? Kapsayıcılık her ülke içinde olabilir ya da dünya genelinde olabilir. Her ülke içerisindeki kapsayıcılık nedir diye baktığımızda, büyüme gerçekten istihdam üreten bir büyüme mi? Büyüme, o ülkenin gelir dağılımını daha düzgün hale mi getiriyor, yoksa daha bozuyor mu? Büyümeyle beraber ülkedeki yoksulluk gerçekten azalıyor mu? Büyüme daha iyi eğitim ve daha iyi sağlık hizmetleri olarak o ülkede yaşayanlara yansıyor mu? Yine politikalar orta ve küçük boyutlu işletmeleri yeterince dikkate alıyor mu? Bütün bunlar önemli konular olacak.
Dünya genelinde büyümeye baktığımız zaman, büyümeden gerçekten dünya nüfusunun geniş bir kesimi yararlanabiliyor mu, yoksa daha küçük bir kesim mi yararlanıyor? Özellikle G-20 dışında kalan ülkeler, Low Income Developing Countries dediğimiz düşük gelirli gelişmekte olan ülkeler, bunlarla ilgili problemleri, konuları, başlıkları yeterince G-20 masasına taşıyor muyuz? Bütün bunlar üzerinde yoğun çalışacağımız konular.
Ve bir yandan KOBİ temamızla, bir yandan da düşük gelirli gelişmekte olan ülkeler temamızla daha kapsayıcı bir büyümeyi elde etmeye çalışacağız. Ama şunu da biliyoruz ki; eğer düşük gelirli gelişmekte olan ülkeleri ve KOBİ’leri dikkate alan politikalar uyguladığımızda bu topyekun büyümeye tekrar yardımcı olacak.
Özellikle burada KOBİ’lere vurgu yapmak istiyorum. KOBİ’ler pek çok ülkede istihdamın önemli bir bölümünü oluşturuyor. Belki bazı istisnalar vardır ama, çoğu ülkelerde istihdamın en az yarısını KOBİ’ler oluşturuyor. Yine yenilikçilik diyorsak, girişimcilik diyorsak, burada KOBİ’ler çok çok ön planda. Örneğin bizim ülkemizde istihdamın yüzde 75’i KOBİ’lerde çalışanlardan oluşuyor, ihracatımızın dahi yüzde 60’ı yine KOBİ’lerden geliyor. İşte biz istiyoruz ki, küçük ve orta boyutlu işletmeler G-20’nin her bir gündem maddesinin altında dikkate alınsın ve her bir gündem maddesinde KOBİ’ler için ne yapıyoruz sorusunu kendimize soralım.
Bunun için ne yaptık? Uluslararası Ticaret Odası’yla görüştük ve Uluslararası Ticaret Odası, ki Başkanı Sayın Terry McGraw bugün bizlerle beraber, bu fikrimizi, ki biraz sonra açıklayacağım, kabul etti ve biz varız dediler. Nedir bu? Bir küresel forumu oluşturulması. Bu sadece bizim Dönem Başkanlığımız açısından değil, kalıcı bir platform olsun istiyoruz biz bunun. Ki Uluslararası Ticaret Odası yüzün üzerinde ülkede üyesi olan, temsil gücü en yüksek iş dünyası örgütlerinden bir tanesi, bütün bu ülkelerden gelecek KOBİ temsilcileriyle beraber bir küresel KOBİ forumu.
Küresel KOBİ forumu ne yapacak? Uluslararası pek çok platformda KOBİ’lerin problemlerini, ihtiyaçlarını, görüşlerini dillendirecek, seslendirecek, KOBİ’lerin bir sesi olacak. Bunu dediğim gibi sadece 2015 projesi olarak görmüyoruz, sadece G-20’nin Türkiye Dönem Başkanlığı etkinliği olarak görmüyoruz, kalıcı bir yapı olması gerektiğini düşünüyoruz.
Ben bu fikri oluşturdukları için ve aynı zamanda destek verip yürüttükleri için hem bizim B-20 Başkanımız Sayın Hisarcıklıoğlu’na hem de Sayın Terry McGraw’a özellikle teşekkürlerimi iletmek istiyorum ve kendilerinden bu konudaki beklentimiz yüksek, inşallah iyi bir netice, güzel bir sonucu sadece 2015 değil, artık yıllar boyu alırız diye de bekliyorum.
Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar;
Türkiye Dönem Başkanlığının vurgu yapacağı üçüncü önemli konu, üçüncü İ dediğimiz, investment, yani yatırım. Yatırımlar hem gelişmekte olan ülkeler için, hem de gelişmiş ülkeler için son derece önemli.
Yatırımlar yaptığımız süre içerisinde ekonomiye fayda sağlıyor, yani orada istihdam oluşuyor ve büyüme katkı sağlıyor, ama eğer bu yatırımlar akıllıca yapılan yatırımlarsa yıllarca yine ekonomik aktiviteye katkı veriyor, ekonomide verimliliği, etkinliği artırıyor. İşte bu yatırım temasının biz Dönem Başkanlığımızda çok önemli olacağını düşünüyoruz.
Bütçesinde imkanı olan, bütçe hedeflerini bozmayacak şekilde altyapı yatırımlarına daha fazla kaynak ayıracak ülkeler olduğunu biliyoruz ve bunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Öte yandan kendi bütçe kaynakları sınırlı olan ülkelerde ise özel sektörün daha çok altyapı yatırımlarına katılması, kamu-özel ortaklığı, yap-işlet, yap-işlet-devret gibi modellerle özel sektörün daha çok altyapı yatırımlarının içinde olmasını da önemsiyoruz. Bunun içindir ki Dünya Bankası’na bir görev verdik, dedik ki, siz altyapı yatırımlarında özel sektörün nasıl daha çok işin içinde olabileceğiyle ilgili standartlar oluşturun, yani proje formatları oluşturun ve bu formatlara uygun yapılan projeler için kendiniz de küçük de olsa bir kaynak ayırın. Buradaki amaç ne? Uluslararası standartlarda kamu-özel ortaklığı formatları oluşturmak ve bu standartlara uygun olduğu zaman da bunun bir bakıma bir tesciliyle, bir akreditasyon mekanizmasıyla uluslararası kaynaklardan, fonlardan bu projelere daha kolay imkan sağlayabilmek. Şu anda ister emeklilik fonları olsun, ister bazı ülkelerin sahip olduğu ülke fonları olsun, bunlar sağlam ve uzun vadeli yatırım yapabilecekleri yer arıyorlar. Bu konuda imkânlar geniş, yeter ki güven oluşsun. Bu güvenin oluşması için de standartlaşma ve bu projenin menkul kıymet haline getirilmesi, menkul kıymetleştirilmesi; bu 2015 yılında önem vereceğimiz bir konu olacak.
İşte bütün bu çalışmalar bizim gerçekten 2015 yılı boyunca önem vereceğimiz çalışmalar olacak ve bütün bunlar gerçekleştiğinde de biz inanıyoruz ki dünya ekonomisi daha sıhhatli büyüyecek ve istihdam daha güçlü oluşacak. Bizim bu G-20 çalışmalarımızda, B-20, L-20 var, T-20 var düşünce kuruluşları think tank’ların bir araya geldiği, aynı zaman Y-20 var gençlerin temsil edildiği ve bütün bu süreçleri biz önemsiyoruz. Her birinden G-20 çalışmalarına büyük katkılar geleceğini bekliyoruz.
Ancak Türkiye Dönem Başkanlığı olarak yeni bir hat açmak istiyoruz. Bu da W-20, yani kadınlar. Nedir bu? Kadınların iş dünyasındaki etkinliğinin artması için daha fazla ne yapabiliriz? G-20 üyesi ülkeler, G-20 üyesi olmayan ülkelerle beraberce yakın çalışıp bu konuda neler yapmalıyız? G-20 masasında bakanlar, merkez bankası başkanları ve nihayetinde liderler bu konuda hangi kararları almalılar? Bunun da son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Henüz 20 ülkenin 20’siyle de mutabakat sağladık noktasında değiliz. Ama bunu son bir aydır güçlü şekilde dillendiriyoruz, Avustralya’daki toplantılarda, son toplantılarda değerlendirdik, ben geçen haftaki müsteşarlar toplantısında, bugün başlayan şerpa toplantısında bunları dillendirdim. Ve belki B-20’nin altında ya da ayrı W-20 hattının biz faydalı olacağına inanıyoruz. Nihayetinde istihdam açısından ve küresel ekonominin daha güçlü büyümesi açısından da bunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü kadınların iş gücüne katılım oranı arttıkça o ülkede verimlilik artıyor ve nihayetinde büyüme artıyor. Bunu da Dönem Başkanlığımızın yine aynı küresel KOBİ forumu gibi bir yeniliği olarak başlatmak istiyoruz. Tabii sadece 2015 değil bu da yine kalıcı olsun diyoruz ve bundan sonra da G-20’nin artık kalıcı hatlarından bir tanesi olsun istiyoruz.
Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar;
Dünya ekonomisi gerçekten zor dönemlerden geçti. 2008-2009 krizinin etkilerini hala hala atlatabilmiş değiliz. Dünyada hala güçlü bir büyümeden bahsedemiyoruz, sürdürebilir bir büyümeden hala bahsedemiyoruz. Belki şu anda Amerika ekonomisi, gelişmiş ekonomilere baktığımızda daha hızlı toparlanan bir ekonomi, belki işsizlik düşüyor gibi görünüyor ama orada dahi işsizlik düşmesinin ağırlıklı olarak iş gücüne katılımının düşmesinden kaynaklandığını görüyoruz. Uzun süreli işsizlik ve iş gücünden geri çekilme, orada dahi bir problem alanı. Önümüzdeki dönemde Amerika Merkez Bankası’nın bu toparlanmayla beraber atacağı adımlar sadece Amerika ekonomisi için değil dünya ekonomisi için de önemli olacaktır, bu adımların da son derece dikkatli ve yayılma etkileri de dikkate alınarak atılması gerektiğini düşünüyoruz. Avrupa’da ise bakıyoruz toparlanma zayıf, kırılgan ve ülkeden ülkeye çok farklılık içeriyor. Daha güçlü bir büyüme için pek çok Avrupa ülkesinin yapısal reformlara odaklanması gerekiyor. Pek çok ülkede artık maliye politikasının alanı tükendi, para politikalarında artık yine ne kadar genişlemeye giderseniz gidin sonucunu alamadığımız bir noktaya geldik, yani etkinliği artık azaldı. Para aktarım mekanizmaları özellikle Avrupa’da maalesef çok iyi çalışmıyor. Merkez Bankası’nın sağladığı likiditenin finansman kanallarından doğrudan tüketiciye, üreticiye yansıması ve bunun gerçekten geri dönüp büyüme ve istihdam olarak dönmesi hala bugün itibariyle sağlanabilmiş değil. Japonya’da bakıyoruz üçüncü ok denilen yapısal reform ayağı son derece önemli olacak bundan sonra, aksi halde kısa bir büyümeden sonra Japon ekonomisi biliyorsunuz tekrar bir resesyona girdi ve bu resesyondan çıkması ancak yine orada da yapısal reformlarla mümkün olacak. Dolayısıyla bu dönem gelişmiş ekonomiler açısından kolay bir dönem olmayacak.
Gelişmekte olan ekonomilere bakıyoruz, gelişmekte olan ekonomilerin büyüme hızı geçtiğimiz on yıla göre daha düşük gidiyor. Ve gelecek on yıl büyüme oranları geçmiş on yıla göre biraz daha düşük olacak. Ancak bu düşük büyüme oranları dahi yine de gelişmiş ekonomilerden çok daha yüksek rakamlar gösterecek bize. Dolayısıyla dinamizm diyorsak, büyüme diyorsak, yine gelişmekte olan ekonomiler önemli tercih alanı olmaya devam edecek.
Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar;
Belki tabii söylenecek daha çok söz var. Dünya ekonomisi, dünya finans sistemi deyince, dünya ticareti deyince günlerce, haftalarca tartışılacak kadar çok konu var. Ama ben sizlerle sadece şöyle bir genel bakış açımızı bugün paylaşmak istedim. Asıl bundan sonra sizlerin bize ne söyleyeceği çok çok önemli olacak. Yani B-20, G-20’ye ne söyleyecek, bu bizim için son derece önemli. Hem biz G-20’de yaptıklarımızı, çalıştıklarımızı sizlerle paylaşacağız. Ama daha sonra o çalışmalarla ilgili sizlerin görüşlerini alacağız. Ayrıca sizlerden gelecek ilave görüşleri, önerileri alacağız ki G-20 masasında konuştuklarımız uygulanabilir şeyler olsun ya da orada aldığımız kararlar sahiplenilmiş kararlar olsun. Sahiplenme bu işin temeli. Bir politikanın ne kadar çok sahibi varsa, ne kadar çok benimseyeni varsa oradan o kadar çok sonuç alıyorsunuz. Sahiplenilmemiş politikalar gerçeklerden kopuk bir kenarda kalıyor. Başarısızlığın temelinde de maalesef bu yatıyor pek çok ülkede. İşte biz bunun içindir ki B-20 yapısına güveniyoruz. B-20 Başkanımız Sayın Hisarcıklıoğlu’nun hem kendisine, hem kurmuş olduğu ekibe güveniyoruz. Güçlü bir yönlendirme komitemiz var, görev güçlerimiz var. Burada Türkiye’deki iş dünyasının güçlü bütün örgütleri temsil ediliyor ve belli başlı tüm şirketleri temsil ediliyor. Yani bizim B-20 ekibimiz, Türk iş dünyasını çok güçlü bir şekilde temsil eden bir ekip. Diğer ülkelerin B-20 yapılarıyla çok yakın çalışacaklar, ama dediğim gibi biz hep vurguluyoruz, G-20 üyesi olmayan ülkelerin iş dünyasıyla da mutlaka bir kaynaşma, bir beraber çalışma olsun istiyoruz ki alınan kararlar, yapılan işler tüm dünyaya faydalı olsun.
Ben tekrar bugün gün boyu devam edecek toplantıların faydalı olmasını diliyorum, sonuçlarını merakla bekliyorum. Ve tam bir yıl boyunca G-20, B-20’nin beraberce güçlü bir şekilde koordinasyon içerisinde çalışmasını çok önemsediğimizi vurgulayarak sözlerime burada son veriyorum.
Hepinize başarılar diliyorum, saygılarımı sevgilerimi sunuyorum.

<